Ons altın fiyatları baskı altında, 2 bin 300 dolara yükselebilir

Yayınlanma Tarihi:

Ons altın fiyatları Fed’den gelen sert mesajlarla baskı altında kalmaya devam ediyor. Altın geçtiğimiz haftayı kayıpla kapatmasının ardından, bu hafta dünyadan birçok ülkede merkez bankası yetkililerinin katılacağı ve küresel faizlerin gidişatı hakkında ipuçları sunabilecek Jackson Hole sempozyumu öncesinde yatay seyrediyor. Fed’in faiz artırmaya başlamasıyla uzun süredir zayıf seyreden ons altın faiz artırım döngüsünün bitmesini bekliyor. Uzmanlar uzun vadede altının 5-6 bin dolarlara kadar çıkabileceğini söylerken, kısa ve orta vadede ilk hedef 2 bin dolar seviyesinin aşılması.

Dün spot altın ons başına 1.890 dolar civarında işlem gördü. Gram altın ise 1.650 TL seviyesinden alıcı buldu. Ayrıca çeyrek altın 2 bin 711 liradan, Cumhuriyet altını 10 bin 944 liradan satıldı. Son dönemde ABD’de takip edilen verilerin karışık bir görünüm çizmesi, Fed’in faiz artırımlarına ne zaman ara verebileceğine yönelik oluşan belirsizliği destekliyor.

“Orta ve uzun vadeli hedef 2 bin 300 dolar”

Ons altının orta uzun vadeli 2 bin 300 dolara doğru yükseleceğini düşündüğünü söyleyen İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Direktörü Şant Manukyan, “Kısa vadede birkaç tane problem var. Birincisi piyasa hâlâ Fed konusunda kendinden emin değil.

Reel faizin yükseldiği bir ortamda doğal olarak altın baskı altında kalıyor. İkinci nokta özellikle gelişmekte olan ülke merkez bankalarının altın alımlarında azalma görülebilir. Yine üçüncü kısa vadeli bir problem Çin, Rusya derken eğer Hindistan’da da rupi tarafındaki uzun süredir 83 üstüne gitmediğini, merkezin bu seviyelerde müdahale ettiğini görüyoruz.

Ama 83 üzerine doğru giden bir rupi de olursa pahalılaşmaya devam eden bir altın piyasası olacak. Dolayısıyla kısa vadede bu dinamikler altını baskılıyor. Başta dediğim gibi orta uzun vadede pozitifim ama bu dinamiklere baktığımızda bunlarda zayıflama olmadığı sürece yukarı hareketin momentumu zayıf kalacaktır” dedi.

“2024 altın için daha parlak geçecek”

ABD’den gelecek makro verilerin yanı sıra 24-26 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştirilecek Jackson Hole Sempozyumunda verilecek mesajların ons altın fiyatı üzerinde etkili olacağını söyleyen ACA Research & Consultancy Stratejisti Aylin Cevizci Akçan, “Fed’in Eylül ayında faiz artırımını pas geçmesi yönündeki beklentilerin piyasalarda güç kazanması ile ons altının kısa vadeli alım fırsatı yaratabileceğini söyleyebiliriz.

Özellikle teknik göstergelerin aşırı satım bölgesinde bulunmasını da göz önünde bulundurduğumuzda 1.885 dolar seviyesinin önemli bir destek alanı olabileceğini değerlendiriyorum.

Fed’in yapması muhtemel faiz indirimlerine 2024 yılının ikinci ya da üçüncü çeyrek döneminde başlaması oldukça mümkün görünüyor. Bu durum ise 2023 yılı sonu ve 2024 yılının ilk çeyrek dönemi için ons altının daha parlak bir dönem geçireceğine işaret ediyor. Bu nedenle kısa vadeli görüşüme paralel olarak orta vadede ons altının önemli bir yatırım aracı olarak yerini koruyabileceğini bu nedenle düşüşlerin önemli bir fırsat oluşturabileceğini değerlendiriyorum. Bu noktada yukarıda 2 bin 80 dolar ve 2 bin 200 dolar seviyeleri kademeleri hedef fiyat noktaları olarak belirlenebilir” ifadelerini kullandı.

“Altında uzun vadeli hedef 5-6 bin dolar”

2022 yılında merkez bankalarının altın alımlarının hız kazandığını söyleyen Altın ve Para Piyasaları Uzmanı Şirin Sarı, “1967 yılından beri yapılan en güçlü alım yapıldı ve merkez bankaları 1.167 ton alım gerçekleştirdi.

Hâlâ Temmuz 2023 itibariyle Çin başta olmak üzere, merkez bankaları dolar karşısında rezerv çeşitlendirmeye devam ediyor. Tezgâh üstü piyasalarda altın alımları devam ediyor. Borsalarda tutulan altın miktarı azalıyor. Biraz gelişmelere yakından bakınca dünya bir felakete hazırlanıyormuş gibi bir hava var. İklim değişikliğinin, yönetilemez bir gıda güvenliği sorununu ortaya çıkarması muhtemel. Bu gelişme yeniden bir enflasyonist sürece işaret edebilir.

Bu süreç içerisinde 1 bin 890 dolar seviyelerine kadar gerileyen altın görüyoruz. 2 bin 100 seviyelerinin üzerinde 2 bin 500 dolar beklentisi korunuyor. Saydığımız olasılıklardan bir kaçının birlikte gerçekleşmesi bile bu zamana kadar görülmemiş fiyatlandırmaları beraberinde getirebilir. Üst bant 5-6 bin dolar aralığında bir noktaya denk geliyor. Süre olarak ise minimum 2 yıl, maksimum 10 yıl belirlenebilir” diye konuştu.

“Ons altın 12 yıldır kazançsız bir dönem yaşıyor”

Altın fiyatının yaklaşık 12 yıllık kazançsız seyri kendisine yönelik beklentileri kısmen azalttığına dikkat çeken Portföy Yöneticisi Dr. Atahan Çelebi, “Gerek küresel piyasalardaki çalkantılı dönemlerde yeterli güvenli liman özelliği sağlamamış olması, gerekse global likidite bolluğunda veya ardından gelen yüksek enflasyon döneminde alternatif finansal enstrümanlar gibi güçlü bir performans sergileyememesi bu süreci destekliyor. Diğer yandan, altın fiyatlarına uzun vadeli perspektifte baktığımızda genelde fiyat hareketlerinin patlamalar ve ardından gelen uzun süreli durgunluk evresi şeklinde geliştiğini gözlemleriz.

Ünlü ekonomist Rudiger Dornbusch’un “overshooting (aşma)” hipotezinde ele aldığı sürece benzer olarak, geride kalan yılların sıkışmış baskısının bir mal para olarak tanımladığımız altın fiyatlarını nispeten yakın zaman içerisinde etkilemesini olağan buluyoruz. Teknik olarak bu sürecin gelişebilmesi için fiyatın bin 725 dolar üzerinde kalmayı sürdürmesi ve 2 bin 100 dolar çevresinde gelişecek son sıkışma evresinde kendisine yeni alıcılar bulması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.

Şant Manukyan: Ons altın fiyatlarının orta uzun vadede 2 bin 300 dolara doğru yükseleceğini düşünüyorum.

Aylin Cevizci Akçan: Yıl sonu ve 2024’ün ilk çeyrek dönemi için ons altının daha parlak bir dönem geçirmesini bekliyorum.

Şirin Sarı: Ons altının minimum 2 yıl, maksimum 10 yıl içerisinde 5-6 bin dolara yükselmesini bekliyorum.

Dr. Atahan Çelebi: Ons altının yükseliş için 2 bin 100 dolardaki son sıkışma evresinde yeni alıcılar bulması gerekir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İLGİLİ İÇERİKLER

Eskişehir sanayisinde alarm zilleri: Firmalar yatırımlarda frene bastı

ABDULLAH SÖNMEZ / ESKİŞEHİRW

Eskişehir Sanayi Odası tarafından 2025 yılında yaşanan ekonomik gelişmelerin sanayi üzerindeki etkisini ölçmek ve işletmelerin önümüzdeki dönem beklentilerini ortaya koymak amacıyla hazırlanan “Ekonomik Durum ve Beklenti Anketi” sonuçları kamuoyuyla paylaşıldı. Eskişehir sanayisinin ekonomik kırılganlıklarının derinleştiğini ve firmaların çok katmanlı risklerle karşı karşıya olduğunu gösteren anket verilerine göre mevcut tablo, finansman erişiminden arz-talep dengesine, insan kaynağından yapısal altyapıya kadar pek çok alanda bütünleşik politikalar geliştirilmesini zorunlu kılıyor. Anket sonuçlarına ilişkin değerlendirmede bulunan ESO Yönetim Kurulu Başkanı Celalettin Kesikbaş, “İş dünyamızın yaşadığı sıkışıklık ciddi boyutlara ulaşmış durumda. İç talepteki yetersizlik, dış pazarlarda daralma ve enflasyonist baskılar firmalarımızı üretim, yatırım ve ihracat kararlarında çok daha temkinli davranmaya yöneltti. Bu durum, büyüme potansiyelimizi sınırlayan önemli bir risk faktörü haline gelmiştir” ifadelerini kullandı. 

Finansmana erişim ve nakit akışı en büyük sorun

Ankete katılan firmaların yüzde 96’sında finansmana erişimde ciddi sıkıntı yaşadığının tespit edildiğini belirterek artan kredi faiz oranları ile teminat koşullarının, özellikle KOBİ ölçekli firmaların yatırım iştahını azalttığını aktaran Kesikbaş, “Bugün firmalarımız hem yatırım finansmanı hem de günlük nakit akışını yönetme konusunda ciddi zorluklarla karşı karşıya. Kısa vadeli kredilerin faiz oranlarındaki artış, şirketlerimizin finansal sürdürülebilirliğini tehdit eder hale geldi. Ayrıca, tahsilat süreçlerindeki uzamalar likidite kırılganlığını artırıyor” dedi. İhracat yapan sanayi işletmelerinin de düşük kur ve destek yetersizliklerinden olumsuz etkilendiğine dikkat çeken Kesikbaş, sözlerine şöyle devam etti:  “Katılımcıların yüzde 81’i Eximbank kredilerine erişimde problem yaşıyor. Dış ticaret politikalarındaki öngörülemezlik, firmaların risk yönetimini güçleştiriyor. Kur politikalarının ihracat gelirlerimizi enflasyon karşısında erittiğini net şekilde görüyoruz. İhracatçı firmalarımız hem rekabet gücü kaybı hem de kârlılıkta ciddi düşüş riski ile karşı karşıya. İhracatın sürdürülebilir olması için destek mekanizmalarının güçlendirilmesi gerekiyor” diye konuştu.

Yapısal sorunlar Eskişehir sanayisini zorluyor

Eskişehir’de arsa ve inşaat maliyetlerinin yüksekliği, sanayi bölgelerine ulaşım sorunları ve konut fiyatlarındaki artışın da üretim ve istihdamı zorlaştıran başlıca yapısal sorunlar olarak öne çıktığına dikkat çeken Celalettin Kesikbaş, “Sanayi bölgelerimize ulaşımda yaşanan trafik sıkıntıları, fabrika arsa fiyatlarının aşırı yükselmesi ve konut kiralarındaki artış, hem firmaların hem de çalışanların yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor. Bu sorunların çözümü, üretim kabiliyetimizi ve Eskişehir’in sanayi çekim gücünü artırmak açısından büyük önem taşıyor” ifadelerini kullandı.

“İşgücü sıkıntısı firmaların rekabet gücünü tehdit ediyor”

Anket verilerinin firmaların yeşil ve dijital dönüşüm süreçleriyle finansman ve nitelikli işgücü temininde ciddi güçlük yaşadığını da gösterdiğini açıklayan Celalettin Kesikbaş, katılımcıların yüzde 95’inin nitelikli işgücüne erişimde problem yaşadığını belirterek, “Yeşil mutabakat ve dijital dönüşüm hedefleri kapsamında ilerlemek isteyen firmalarımız, gerekli altyapı ve personel eksikliği nedeniyle ciddi zorluklarla karşılaşıyor. Kamu desteklerinin hedefli hale getirilmesi, erişilebilir sanayi alanlarının planlanması, ulaşım altyapısının güçlendirilmesi ve dijital/yeşil dönüşüm için uygun beşeri ve mali koşulların sağlanması bölgesel sanayi rekabetçiliğini artıracaktır” ifadelerini kullandı.

TÜİK açıkladı: İşsizlik martta geriledi, işsiz kişi sayısı 65 bin azaldı

Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre; 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2025 yılı mart ayında bir önceki aya göre 65 bin kişi azalarak 2 milyon 807 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,3 puan azalarak yüzde 7,9 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 6,5 iken kadınlarda yüzde 10,6 olarak tahmin edildi.

İstihdam edilenlerin sayısı 2025 yılı mart ayında bir önceki aya göre 391 bin kişi artarak 32 milyon 597 bin kişi, istihdam oranı ise 0,6 puan artarak yüzde 49,2 oldu. Bu oran erkeklerde yüzde 66,9 iken kadınlarda yüzde 31,9 olarak gerçekleşti.

İşgücüne katılma oranı yüzde 53,4 olarak gerçekleşti

İşgücü 2025 yılı mart ayında bir önceki aya göre 325 bin kişi artarak 35 milyon 404 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,4 puan artarak yüzde 53,4 olarak gerçekleşti. İşgücüne katılma oranı erkeklerde yüzde 71,6 iken kadınlarda yüzde 35,7 oldu.

Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 15,1 oldu

15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,1 puan artarak yüzde 15,1 oldu. Bu yaş grubunda işsizlik oranı; erkeklerde yüzde 11,0, kadınlarda ise yüzde 22,6 olarak tahmin edildi.

Arındırılmış haftalık ortalama fiili çalışma süresi 43,7 saat oldu

İstihdam edilenlerden referans döneminde işbaşında olanların, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış haftalık ortalama fiili çalışma süresi 2025 yılı mart ayında bir önceki aya göre 0,3 saat artarak 43,7 saat olarak gerçekleşti.

Mevsim etkisinden arındırılmış atıl işgücü oranı yüzde 28,8 oldu

Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı 2025 yılı mart ayında bir önceki aya göre 0,3 puan artarak yüzde 28,8 oldu. Zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 17,9 iken işsiz ve potansiyel işgücünün bütünleşik oranı yüzde 20,1 olarak tahmin edildi.

Nisan ayında ekonomik güven sarsıldı: Endeks yüzde 4,2 düştü

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), nisan ayına ilişkin ekonomik güven endeksi verilerini açıkladı.

Buna göre, endeks martta 100,8 iken, nisanda yüzde 4,2 azalarak 96,6 oldu. Tüketici güven endeksi, nisanda aylık bazda yüzde 2,3 azalışla 83,9'a geriledi.

Aynı dönemde reel kesim güven endeksi, yüzde 2,3 azalarak 100,8 olarak kayıtlara geçti.

Hizmet sektörü güven endeksi ise yüzde 4,3 düşüşle 109,5 oldu.

Perakende ticaret sektörü güven endeksi, yüzde 2,5 azalarak 110,6, inşaat sektörü güven endeksi ise yüzde 4,2 düşüşle 85,1 değerini aldı.

İşsizlik martta gerilediİşsizlik martta gerilediEkonomik Veriler

 

İstanbul için felaket uyarısı: Büyük depremden sonra yangınlar şehri sarabilir

BESTİ KARALAR
Ankara Günlüğü

Geçtiğimiz haftalarda komisyona sunum yapan akademisyenler, Türkiye’de dünya standartlarına uygun, “ulusal yangın veri sisteminin’ kurulmasını önerirken, İstanbul’ a dikkat çektiler. Uzmanlar yangın konusunda ise İstanbul’un büyük risk taşıdığını örnekler vererek anlattılar: “Olası 7 ve üssü bir depremde İstanbul’u depremden sonra yangın vuracak.”

Geçtiğimiz günlerde Kartalkaya Komisyonu’na sunum yapan uzmanlar, Türkiye’de dünya standartlarına yönelik bir yangın veri sistemi olmadığını aktararak şu önerileri getirdi:

■ Ulusal yangın veri sistemi kurulmalı.

■ Yangından korunma yönetmeliği geliştirilmeli.

■ İş yeri ve konutların birbirinden ayrılması sağlanmalı.

■ Yangın güvenlik sorumlusunun görevleri açık net şekilde yazılmalı.

■ Yangın laboratuvarı kurulmalı.

Akademisyenler komisyonda İstanbul’da bazı kurum ve kuruluşlarda yaptıkları incelemelerle ilgili bilgileri de paylaştılar. İnceleme yaptıkları yerlerde, «İtfaiye binaya yaklaşabiliyor mu? İtfaiye binanın çevresinde kamyonlarını kurup hortumlarını hazırlayabiliyor mu, binaya girebiliyor mu? Yangın mahalline güvenli bir şekilde ulaşabiliyor mu? Kurtarma operasyonu yürütebiliyor mu? Binadan güvenli bir şekilde çıkabilecek mi?» şeklinde sorulara cevap aradıklarını belirttiler.

“İstanbul risk altında”

Sunumlarda İstanbul’un büyük deprem riski altında olduğunu hatırlatılarak, olası 7 ve üstündeki depremde 500 doğal gaz servis kutusunun aynı anda yangın çıkarma olasılığına dikkat çekildi.

Dr. Ali Serdar Gültek’ İstanbul’da iş merkezlerinin yoğun olduğu bölgelerdeki binaların yöneticileriyle yaptıkları görüşmeleri paylaştı. Yapılarda yangın risk sistemlerinin bulunduğunu ancak idari müdür, teknik müdür ve güvenlik müdürü düzeyindeki pek çok kişinin bu sistemlerin varlığından haberdar bile olmadığını gördüklerini aktardı. Gültek, 2016’da Çalışma Bakanlığı için İstanbul Sanayi Odası 500 listesinde yer alan 60 fabrikayı incelediklerini aktararak, inceledikleri yapıların yüzde 60’ında üretimin ve depolamanın aynı çatı altında gerçekleştirildiğini böyle bir durumda yangının hızlıca diğer kısımlara yayılmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi. Uzmanlar, sadece konutlar, oteller, tarihi binalar değil, fabrikalar, endüstriyel yangınlar da ülke ekonomisine ciddi zarar verildiğine işaret edildi.

Çin, dünya buğday pazarını sarsıyorÇin, dünya buğday pazarını sarsıyorEmtia Haberleri

 

İhracatçının kârsızlıkla imtihanı ağırlaşıyorİhracatçının kârsızlıkla imtihanı ağırlaşıyorEkonomi