Ekonomi Haberleri
Maliye’nin OSB’lere vergi memuru planı sanayiciyi ayağa kaldırdı: “Kümesteki kazlara yüklenmeyin”
HÜSEYİN GÖKÇE/ANKARA
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in bir televizyon programında, bütün OSB’lerin ve hallerin giriş çıkışları ile büyükşehirlerin giriş ve çıkışlarına maliyeci koyacaklarına yönelik açıklamalarına, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’dan isim vermeden sertlik dozu yüksek bir cevap geldi. OSB’lerde faaliyet gösteren firmalar da bölgelerin yüzde 90’ının ihracatçı olduğunu, kayıt dışılığın mümkün olmadığını, kayıt dışı ile samimi şekilde mücadele edilmek isteniyorsa fatura nedir bilmeyen işletmelere yönelinmesi gerektiğini vurguladılar.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in son dönemlerde sıklıkla gündeme getirdiği, vergi gelirlerinin artırılmasına yönelik önlemlerin ilk sırasında kayıt dışının azaltılması geliyor. Nitekim bu konuda binlerce maliye uzmanı sahada iki yönlü denetime başladılar. Bunlardan bir kısmı işletmelerin kasasına oturarak hasılat tespiti yaparken, bir kısmı da sokak sokak gezerek mükellef olmayanları tespit etme yönünde denetim yaptılar.
Bakan Şimşek konuyla ilgili son açıklamasında ise bu kez OSB’lerin giriş çıkışlarına vergi memuru koyarak denetimi genişleteceklerini bilirdi. Şimşek’in bu açıklamalarına TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu sosyal medya hesabından sert bir açıklamayla cevap verirken, çok sayıda OSB firması da tepkilerini EKONOMİ’ye aktardılar.
“Girişimcinin çalışma şevki kırılmamalı”
Sosyal medya hesabından açıklama yapan TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, vergi denetimine ve kayıt dışı ile mücadeleye karış olmadıklarını ancak, her işletmenin kapısına vergi memuru koyarak, polisiye tedbirlerle vergi gelirlerinin artırılamayacağını bildirdi. Hisarcıklıoğlu, “Vergi denetimine karşı değiliz. Kayıt dışı ekonomiyle mücadeleyi destekliyoruz. Vergi sistemi adil ve şeffaf olmalı. Girişimcinin çalışma şevkini kırmamalı. Her işletmenin, her fabrikanın kapısına vergi memuru koyarak, polisiye tedbirler alarak, vergi gelirleri arttırılamaz. Hakkaniyet de sağlanamaz” yorumunu yaptı.
“İnceleme başlatmadığımız kesim yok”
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, önceki gün TGRT Haber’de katıldığı bir programda, kayıt dışılığa yönelik inceleme başlatmadıkları kesimin bulunmadığının altını çizerken, ekiplerin güçlendirileceğini, OSB’lerin giriş çıkışlarına memur konulacağını bildirmişti. Şimşek’in açıklamalarının ilgili kısmı şöyle: “İnceleme başlatmadığımız hiçbir kesim yok. Önce çok büyüklerden başladık. Kayıt dışı üretim, satış yapanlar... Biz denetim yapıp ceza kesmek istemiyoruz ama arkadaşlarla da konuştuk. Ekipler güçlendirilecek. Bütün OSB’lerin giriş çıkışlarına, bütün hallerin giriş çıkışlarına vergi memurları koyacağız. Bütün büyükşehirlerin giriş ve çıkışlarına, ana arterlerine kalıcı maliyecileri koyacağız.”
“Kümesteki kazları bırakın"
EKONOMİ’ye açıklama yapan OSB’lerde faaliyet gösteren firmaların temsilcileri, organize sanayi bölgelerinin zaten kayıtlı işletmeleri bir araya getiren organize yapılar olduğunu hatırlattılar. OSB’lerdeki firmaların yüzde 90’ının ihracatçı olduğu, kayıtsız bir kuruş işlemin bile olmadığının altını çizen firma yetkilileri, “Kayıt dışı ile uğraşılacağını bildirdiler ama kayıt dışı ile mücadele kayıtlı işletmelerin kapısına memur koyarak yapılır mı? Gelinen noktada yıllardır yaşadığımız temel bir sıkıntının su yüzüne çıkmasıdır. Yani kümesteki kazlara yükleniliyor” ifadelerini kullandılar.
Türkiye’deki sanayi üretiminin önemli bölümünün OSB’lerde gerçekleştirildiğinin altını çizen yetkililer, “Kayıt dışı ile uğraşacağız dediler, tarifi bu mudur? Kayıt içindeki işletmelere daha ne kadar yüklenecek? Yüklenmeleri gereken kayıt dışı ama bu kayıtlı işletmelere niye yapılıyor? Fatura dediğin zaman ‘fatura ne ki?’ diyenler var, onlara baksınlar” değerlendirmesinde bulundular.
Yetkililer, tüm firmaların banka bilgileri ve defterlerinin kamu kurumlarına açık olduğuna vurgu yaparken, “OSB’lerdeki her kamyon durdurulursa ne olacak, biz vergi memurunun inisiyatifi yle mi uğraşacağız, üretim mi yapacağız?” diye konuştular.


Eskişehir sanayisinde alarm zilleri: Firmalar yatırımlarda frene bastı
ABDULLAH SÖNMEZ / ESKİŞEHİRW
Eskişehir Sanayi Odası tarafından 2025 yılında yaşanan ekonomik gelişmelerin sanayi üzerindeki etkisini ölçmek ve işletmelerin önümüzdeki dönem beklentilerini ortaya koymak amacıyla hazırlanan “Ekonomik Durum ve Beklenti Anketi” sonuçları kamuoyuyla paylaşıldı. Eskişehir sanayisinin ekonomik kırılganlıklarının derinleştiğini ve firmaların çok katmanlı risklerle karşı karşıya olduğunu gösteren anket verilerine göre mevcut tablo, finansman erişiminden arz-talep dengesine, insan kaynağından yapısal altyapıya kadar pek çok alanda bütünleşik politikalar geliştirilmesini zorunlu kılıyor. Anket sonuçlarına ilişkin değerlendirmede bulunan ESO Yönetim Kurulu Başkanı Celalettin Kesikbaş, “İş dünyamızın yaşadığı sıkışıklık ciddi boyutlara ulaşmış durumda. İç talepteki yetersizlik, dış pazarlarda daralma ve enflasyonist baskılar firmalarımızı üretim, yatırım ve ihracat kararlarında çok daha temkinli davranmaya yöneltti. Bu durum, büyüme potansiyelimizi sınırlayan önemli bir risk faktörü haline gelmiştir” ifadelerini kullandı.
Finansmana erişim ve nakit akışı en büyük sorun
Ankete katılan firmaların yüzde 96’sında finansmana erişimde ciddi sıkıntı yaşadığının tespit edildiğini belirterek artan kredi faiz oranları ile teminat koşullarının, özellikle KOBİ ölçekli firmaların yatırım iştahını azalttığını aktaran Kesikbaş, “Bugün firmalarımız hem yatırım finansmanı hem de günlük nakit akışını yönetme konusunda ciddi zorluklarla karşı karşıya. Kısa vadeli kredilerin faiz oranlarındaki artış, şirketlerimizin finansal sürdürülebilirliğini tehdit eder hale geldi. Ayrıca, tahsilat süreçlerindeki uzamalar likidite kırılganlığını artırıyor” dedi. İhracat yapan sanayi işletmelerinin de düşük kur ve destek yetersizliklerinden olumsuz etkilendiğine dikkat çeken Kesikbaş, sözlerine şöyle devam etti: “Katılımcıların yüzde 81’i Eximbank kredilerine erişimde problem yaşıyor. Dış ticaret politikalarındaki öngörülemezlik, firmaların risk yönetimini güçleştiriyor. Kur politikalarının ihracat gelirlerimizi enflasyon karşısında erittiğini net şekilde görüyoruz. İhracatçı firmalarımız hem rekabet gücü kaybı hem de kârlılıkta ciddi düşüş riski ile karşı karşıya. İhracatın sürdürülebilir olması için destek mekanizmalarının güçlendirilmesi gerekiyor” diye konuştu.
Yapısal sorunlar Eskişehir sanayisini zorluyor
Eskişehir’de arsa ve inşaat maliyetlerinin yüksekliği, sanayi bölgelerine ulaşım sorunları ve konut fiyatlarındaki artışın da üretim ve istihdamı zorlaştıran başlıca yapısal sorunlar olarak öne çıktığına dikkat çeken Celalettin Kesikbaş, “Sanayi bölgelerimize ulaşımda yaşanan trafik sıkıntıları, fabrika arsa fiyatlarının aşırı yükselmesi ve konut kiralarındaki artış, hem firmaların hem de çalışanların yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor. Bu sorunların çözümü, üretim kabiliyetimizi ve Eskişehir’in sanayi çekim gücünü artırmak açısından büyük önem taşıyor” ifadelerini kullandı.
“İşgücü sıkıntısı firmaların rekabet gücünü tehdit ediyor”
Anket verilerinin firmaların yeşil ve dijital dönüşüm süreçleriyle finansman ve nitelikli işgücü temininde ciddi güçlük yaşadığını da gösterdiğini açıklayan Celalettin Kesikbaş, katılımcıların yüzde 95’inin nitelikli işgücüne erişimde problem yaşadığını belirterek, “Yeşil mutabakat ve dijital dönüşüm hedefleri kapsamında ilerlemek isteyen firmalarımız, gerekli altyapı ve personel eksikliği nedeniyle ciddi zorluklarla karşılaşıyor. Kamu desteklerinin hedefli hale getirilmesi, erişilebilir sanayi alanlarının planlanması, ulaşım altyapısının güçlendirilmesi ve dijital/yeşil dönüşüm için uygun beşeri ve mali koşulların sağlanması bölgesel sanayi rekabetçiliğini artıracaktır” ifadelerini kullandı.
TÜİK açıkladı: İşsizlik martta geriledi, işsiz kişi sayısı 65 bin azaldı
Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre; 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2025 yılı mart ayında bir önceki aya göre 65 bin kişi azalarak 2 milyon 807 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,3 puan azalarak yüzde 7,9 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 6,5 iken kadınlarda yüzde 10,6 olarak tahmin edildi.
İstihdam edilenlerin sayısı 2025 yılı mart ayında bir önceki aya göre 391 bin kişi artarak 32 milyon 597 bin kişi, istihdam oranı ise 0,6 puan artarak yüzde 49,2 oldu. Bu oran erkeklerde yüzde 66,9 iken kadınlarda yüzde 31,9 olarak gerçekleşti.
İşgücüne katılma oranı yüzde 53,4 olarak gerçekleşti
İşgücü 2025 yılı mart ayında bir önceki aya göre 325 bin kişi artarak 35 milyon 404 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,4 puan artarak yüzde 53,4 olarak gerçekleşti. İşgücüne katılma oranı erkeklerde yüzde 71,6 iken kadınlarda yüzde 35,7 oldu.
Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 15,1 oldu
15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,1 puan artarak yüzde 15,1 oldu. Bu yaş grubunda işsizlik oranı; erkeklerde yüzde 11,0, kadınlarda ise yüzde 22,6 olarak tahmin edildi.
Arındırılmış haftalık ortalama fiili çalışma süresi 43,7 saat oldu
İstihdam edilenlerden referans döneminde işbaşında olanların, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış haftalık ortalama fiili çalışma süresi 2025 yılı mart ayında bir önceki aya göre 0,3 saat artarak 43,7 saat olarak gerçekleşti.
Mevsim etkisinden arındırılmış atıl işgücü oranı yüzde 28,8 oldu
Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı 2025 yılı mart ayında bir önceki aya göre 0,3 puan artarak yüzde 28,8 oldu. Zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 17,9 iken işsiz ve potansiyel işgücünün bütünleşik oranı yüzde 20,1 olarak tahmin edildi.
Nisan ayında ekonomik güven sarsıldı: Endeks yüzde 4,2 düştü
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), nisan ayına ilişkin ekonomik güven endeksi verilerini açıkladı.
Buna göre, endeks martta 100,8 iken, nisanda yüzde 4,2 azalarak 96,6 oldu. Tüketici güven endeksi, nisanda aylık bazda yüzde 2,3 azalışla 83,9'a geriledi.
Aynı dönemde reel kesim güven endeksi, yüzde 2,3 azalarak 100,8 olarak kayıtlara geçti.
Hizmet sektörü güven endeksi ise yüzde 4,3 düşüşle 109,5 oldu.
Perakende ticaret sektörü güven endeksi, yüzde 2,5 azalarak 110,6, inşaat sektörü güven endeksi ise yüzde 4,2 düşüşle 85,1 değerini aldı.

Çin’in kararı buğday piyasasını altüst etti: Küresel ticaret sert darbe alıyor
EVRİM KÜÇÜK
Bu yıl küresel buğday ticaretinde önemli değişimler yaşanıyor, İthalat- ihracat dengeleri yeniden şekilleniyor, Bunun arkasındaki en önemli faktör ise Çin. Artan yerli üretim, ABD ile yaşanan ticari gerilimler, gıdada kendine kendine yetebilme stratejisi nedeniyle Çin’in ithalatı azalıyor, tüketimini ise istikrarlı bir şekilde devam ediyor. Bu durum küresel buğday ticaretinde domino etkisiyle önemli sonuçlar doğuruyor.
Dünya buğday ticaretinin bu yıl önemli ölçüde düşmesi bekleniyor. ABD Tarım Bakanlığı (USDA), buğday ticaretinin mevcut 2024-2025 sezonunda bir önceki sezona kıyasla yüzde 9'a kadar küçülmesini bekliyor. USDA, bunun on yıllardır görülen en sert yıllık düşüş olacağını söylüyor. Başlıca nedenlerden biri, Çin’in ithalatının yerel buğday üretimindeki artış nedeniyle azalması.
Buğday tüketimi artıyor Çin'in buğday tüketimi, 2025 yılında 119,39 milyon ton olarak öngörülmektedir. Bu, 2024 yılına göre yaklaşık yüzde 1,4’lük bir artışı temsil ediyor. Tüketimin 2028 yılına kadar yıllık ortalama yüzde 1,6 oranında artarak 124,34 milyon tona ulaşması bekleniyor. Bu artış, nüfus büyümesi, kentleşme ve gıda sanayisindeki gelişmelerle ilişkilendiriliyor.
Buğday ithalatı geriliyor
Çin'in buğday ithalatı ise bu yıl önemli ölçüde azalması bekleniyor. 2024/25 sezonunda Çin’in buğday ithalatının geçen yılki 13,6 milyon tondan 3,5 milyon tona gerilemesi bekleniyor. Bu düşüş, yüzde 73’lük bir azalmayı ifade ediyor ve Çin'in 2024 yılında 140,1 milyon tonluk rekor buğday üretimi gerçekleştirmesi ve ekonomik yavaşlama gibi nedenlerden kaynaklanıyor. Bu düşüşü en çok Avustralya hissedecek. ABD de tarifelerden dolayı sıkıntı hissedecek ülkelerden. Geçtiğimiz yıl Çin, ABD buğdayının değer bazında dördüncü büyük ihracat noktasıydı. ABD’den 482 milyon dolar değerinde buğday ithal etti.
Ticaret yönelimli değişiyor Yine de bu yıl Rusya ile artan tarımsal ticaret ilişkileri kapsamında bu ülkeden yapılan buğday ithalatının artabileceği öngörülüyor. Bu gelişme, Çin’in ABD ve Kanada ile yaşadığı ticaret gerilimleri nedeniyle alternatif tedarikçilere yönelmesinin bir sonucu.
Türkiye de ticareti etkiledi
Çin'in yanı sıra, dünya buğday ticaretini sınırlayan başka şeyler de var. Örneğin, Türkiye kendi ülkesindeki yüksek stoklar nedeniyle ithalat kısıtlamaları getirmiş olması. Ayrıca, 2024-2025 sezonunda Rusya, Avrupa Birliği ve Ukrayna gibi en büyük ihracatçılarda düşük mahsul ihracatı sınırlandırdı.
Dünyada ihracat eğilimleri
■ Rusya ve Ukrayna: Karadeniz bölgesinde, özellikle Rusya ve Ukrayna’da buğday üretimi düşüş gösteriyor. Ukrayna’nın 2025-26 sezonundaki buğday hasadının son 13 yılın en düşük seviyesine gerilemesi bekleniyor. Ukrayna’nın 2024/25 ihracatının geçen yılki 18.6 milyon tondan 16 milyon tona ineceği tahmin ediliyor. Rusya’nın 2024- 25 sezonunda ihracatının geçen sezonki 55 milyon tondan 44 milyon tona ineceği hesaplanıyor. Nisan ayında ülkenin buğday ihracatının sadece 2 milyon ton olması bekleniyor. Bu iki ülke, dünya buğday ihracatının yaklaşık yüzde 30’unu sağlıyor.
■ ABD: 2024/25 sezonunda ABD’nin buğday ihracatı 820 milyon kile olarak öngörülüyor. Bu, önceki yıla göre yüzde 16’lık bir artışı temsil etse de, küresel talepteki düşüş nedeniyle ihracat artışı sınırlı kalıyor.
■ Avrupa Birliği: Buğday ihracatı, 2024/25 sezonunda 26,5 milyon tona düşerek 2018/19 sezonundan bu yana en düşük seviyeye geriledi. Bu, geçen yıla göre yüzde 30’luk bir azalmayı ifade ediyor. Fransa’nın 2024/25 sezonundaki yumuşak buğday ihracatı, son yüzyılın en düşük seviyelerine geriledi. Almanya’nın buğday üretimi de 2024/25 sezonunda düşüş gösterdi.
■ Asya: Endonezya ve Mısır gibi ülkelerde de yerel üretimdeki artış ve ekonomik zorluklar nedeniyle buğday ithalatında azalma gözlemleniyor.


İstanbul’da İhracatçı Alarmı: Kârsızlık Sarmalı Derinleşiyor
MERVE YİĞİTCAN
Ev ve mutfak eşyaları sektöründe faaliyet gösteren, 70 ülkeden 200’ün üzerinde nitelikli alıcı bu yıl 8’incisi düzenlenecek ‘Turkish Houseware by Invitation Only Türkiye’ etkinliği ile İstanbul’da bir araya gelecek. Ev ve Mutfak Eşyaları Sanayicileri ve İhracatçıları Derneği (EVSİD), İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB) ve İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) ortak iş birliğiyle düzenlenen etkinlik 22-23 Mayıs tarihlerinde gerçekleşecek. Etkinlik öncesi düzenlenen basın toplantısında, Türkiye ihracatının önemli kısmını temsil eden kimya, demir/demir dışı metaller ve ev-mutfak eşyaları sektörlerinin birlik ve dernek başkanları son dönemde üretim ve ihracatta yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.
Hem katılımcı ülke sayısı hem de alıcı sayısı bakımında bu yıl bir rekora imza attıklarını ifade eden EVSİD Başkanı Talha Özger, “Türkiye’den 100’den fazla ev ve mutfak eşyaları üreticisi etkinliğimize katılıyor. Avrupa, Amerika, Latin Amerika ülkeleri, Afrika ve Orta Doğu’dan 200’den fazla alıcı Türk üreticilerle buluşacak” dedi. İhracatçılar ve sanayiciler olarak zorlu bir dönemden geçtiklerini söyleyen Özger, “Elimizde çanta, kapı kapı gezip ihracatımızı artırmaya çalışıyoruz. Biz taşın altına elimizi değil, adeta gövdemizi koyduk” dedi.
Tecdelioğlu: Sadece al-sat ile büyüyemeyiz
İDDMİB Başkanı Çetin Tecdelioğlu da, rekabette karsız olunduğunu söyleyerek, “Karsızlık bizi aşağı çekiyor. Genel giderlerimiz enflasyonla artarken kurun aynı paralellikte artmaması, yüksek faiz bizi ihracatta karsızlığa hatta bazı sektörlerde bizi zarara götürüyor. Bu sürdürülebilir ve taşınabilir değil. İhracatçı bunu 1 yıldır götürüyor, ancak kaç ay daha böyle gidebiliriz diye ciddi kaygılarımız oluşmakta. Bu sektöre destek verilmeli, desteklenmeli. Üretmeden, sadece al-sat ile bu iş olmaz” ifadelerini kullandı.
Pelister: Hala kur, mevzuat ve finansmanla uğraşıyoruz
İKMİB Başkanı Adil Pelister ise, “Çin Amerika’dan korkmuyor, çünkü ihracatının yüzde 13’ü Amerika’ya. Eğer bunu Amerika almazsa üretimini iç tüketimine yönlendirebiliyor. Ancak Çin bu arzı çevre ülkelerimize yönlendirirse, işte o zaman bu bizim için sorun olur. Çin’in üretim gücü çok büyük, teknoloji yüksek, orada karanlık fabrikalar kuruyorlar, biz ise hala kurla, mevzuatlarla uğraşıyoruz, finansman sorunu ile uğraşıyoruz” dedi. GSYH’nin içinde sanayinin payının düştüğüne dikkat çeken Pelister, “Eğer bu böyle devam eder ve sanayiden kayış sürerse, insan kaynağımızı kaybetmeye devam edersek bu bizim için asıl sorun olur. Bizim ölçek büyütme zorunluluğumuz var. Ancak şu anda bankaların faizleri çok yüksek. Biz bunu sürdüremeyiz” ifadelerini kullandı.
■ Önder: Talep var, ama nakit akışı büyük problem
ZÜCDER Başkanı Burak Önder de sektör olarak uzun zamandır ihracatta sorun yaşadıklarını, sorunun ise talepten değil rekabetçilikten kaynaklandığını vurgulayarak, “Türkiye’deki üretici sadece diğer ülkelere değil kendi ülkesine de pahalı gelmeye başladı. Üretimin sürdürülebilirliği çok önemli ve burada en büyük risk sanayicilerin üretimden soğuması olur. İş var, talep var, ama nakit akışı çok büyük problem. Bu nedenle kamunun elindeki kısıtlı kaynağını üretime ve ihracata aktarması lazım. Şu anda ABD’deki fırsatlardan bahsediyoruz, bu fırsatları değerlendirmek için bile finansmana erişim çok önemli. Bu nedenle yeni bir KGF paketi olmalı ve gerçekten ihtiyacı olan üreticiye kullandırılmalı” ifadelerini kullandı.

