Döviz kuru şoku KKM’ye en az 300 milyar ek yük bindirdi

Yayınlanma Tarihi:

Döviz kurlarında son günlerde yaşanan keskin yükseliş ağır bir faturaya da işaret ediyor. Özellikle kur korumalı mevduatta kamunun yükü ve dış borçların TL karşılığı kurlardaki yükselişle paralel artıyor.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) verilerine göre 2 Haziran itibariyle kur korumalı mevduat hesaplarının büyüklüğü TL olarak artsa da kurlardaki yükseliş nedeniyle 121.6 milyar dolara geriledi. Ekonomist Uğur Gürses en iyi senaryo olarak yaptığı yaklaşık hesaplamada kur artışları sonrasında Hazine ve Merkez Bankası’nın KKM maliyetinin 300 milyar lira arttığını vurguladı. İki günde yüzde 8,32 yükselen dolar/TL ise dün en yüksek 23.4026’yı, Euro/TL ise 25.1028 seviyesini gördü.

Kur korumalı mevduat hem bankaların yüzde 60 olarak belirlenen TL mevduat oranı hem de TL mevduat dönüşüm oranı hedefi için en önemli enstrüman. 6 Ocak’tan bu yana aralıksız yükselişini sürdüren KKM’de geçen hafta 34.9 milyar lira seviyesinde. KKM büyüklüğü ise 2 trilyon 533 milyar 607 milyon liraya çıktı. Son iki ayın en yavaş artışının yaşandığı KKM’de önden ödemeli prim uygulamasına son verilmesi etkili oldu. Buna karşın halen daha yüksek seviyelerdeki seyir sürüyor. KKM’nin Dolar karşılığı ise önceki haftaki 125.3 milyar dolardan 121.6 milyar dolara geriledi. Bankalardaki yabancı para mevduatlar ile dövize endeksli bir ürün olarak değerlendirilen KKM’nin toplam mevduat içindeki payı da 2 Haziran itibariyle yüzde 65’e çıktı.

Ekonomistler hem KKM’nin dolarizasyonu arttırdığını hem de çıkışın belirsiz olması nedeniyle risk yarattığı endişesini sık sık dile getiriyor.

Döviz kurları görece stabil olduğu seçim öncesi dönemde KKM’nin yükü çoğunlukla bankacılık sektörü üzerindeydi. Yüksek faiz, prim ve opsiyon uygulamalarıyla KKM cazibesini artırmaya çalışan bankacılık sektörünün yanı sıra döviz kurlarında seçim sonrası yaşanan ve son iki gündür daha da sertleşen yukarı yönlü hareket hem Hazine’nin hem de Merkez Bankası’nın KKM faturasını artırdı.

Ekonomist Uğur Gürses, öncelikle hesabın varsayımsal olarak en iyi senaryo gözetilerek yapıldığını vurgulayarak hesabı şöyle anlattı: “KKM’nin vade yapısını tam bilmiyoruz kimi 3 ay kimi 6 ay olabilir. 26 Mayıs itibariyle 125 milyar dolarlık KKM stoku ve o günkü dolar/TL kuru 19.90 seviyesinde kabul ediyorum. Kur şu an 23.4 yani yüzde 17,5 artmış durumda. 26 Mayıs’a göre TL mevduat olarak bankaların faiz olarak üsteleneceği kısmı yüzde 35 alıyorum. Ve tüm bu varsayımlar en pozitif şekilde yapılıyor. Faiz oranı daha düşük de olabilir. 19.90 kur da en yüksek seviye olarak aldım, kur daha düşük olduğunda fatura daha kötüleşir. Üç aylık hesaplamada bankalar yüzde 35 mevduat faizi verse yüzde 8,8, 90 günlük faizin tamamı olur. Yani yaklaşık 9 puanlık kamunun üstleneceği yük var. 125 milyar dolar KKM stokuyla 11 milyar dolar gibi bir hesap çıkar. Bunu da 23.4 dolar/TL ile çevirdiğinizde 260 milyar lira önümüzdeki 6 ay içinde hazineni üstleneceği maliyet olur. Yani en iyi senaryoda 300 milyar liralık bir fatura önümüzde duruyor.” Merkez Bankası haftalık verilerine göre 2 Haziran itibariyle yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatı parite etkisinden arındırılmış şekilde 1 milyar 50 milyon dolar geriledi. Gerçek kiişlerin döviz mevduatının dolar karşılığı parite etkisinden arındırılmış olarak 740 milyon dolar azalırken, tüzel kişilerin döviz mevduatı parite etkisinden arındırılmış olarak 310 milyon dolar düştü. Gerçek kişilerin kıymetli maden depo hesaplarındaki parite etkisinden arındırılmış olarak 552 milyon dolarlık düşüş ile 206 milyon dolarlık döviz mevduatı düşüşü dikkat çekti.

Öte yandan İntegral Yatırım tarafından hazırlanan notta KKM’nin 21 hafta boyunca arttığına işaret ederek 2 Haziran haftasındaki artışın son iki ayın en düşük artışı olduğu belirtildi. Notta, seçim sonuçları sonrası açıklanan kabinede Mehmet Şimşek ile birlikte ekonomide ortodoks politikalara dönüş sinyalleri verildiği belirtilerek “Ayrıca, seçim dönemi öncesi dar bir bantta hareket eden döviz kuru seçim sonrası daha iştahlı bir şekilde yukarı yönlü hareket etmeye başladı. Bu nedenlerle kur korumalı mevduata duyulan ilginin kademeli olarak azalabileceğini düşünüyoruz. Kur korumalı mevduatta değişmesi beklenen para politikasının etkisi ve döviz kurundaki baskının azalmasıyla birlikte ürüne olan rağbetin zaman içerisinde düşüş göstermesini beklemekteyiz” denildi. Ancak tüm ekonomistler aynı fikirde değil. Gedik Yatırım’ın notunda da döviz talebini kontrol etmek için ilk KKM sistemine bağlı kalacağı ve bunun da mevduat faizlerini yüksek tutacağı yer aldı.

Döviz kurlarındaki yükseliş dış borçların TL karşılığında da yeni bir maliyet yaratıyor.

Ancak dış borçların vadesi 5-10 yıllık olduğu için bu durumun hemen yansıması beklenmiyor. Merkezi yönetim borç stoku 30 Nisan itibariyle 117 milyar 933 milyon dolar ve bunun 30 Nisan itibariyle TL karşılığı 2 trilyon 851,4 milyar lira seviyesinde. Kurlarda 30 Nisan’dan bu günü yüzde 20 artış yaşandı. Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre döviz cinsi borç stokunun yüzde 81’i sabit faizli, yüzde 19’u ise değişken faizli. Döviz borç stokunun toplam borç stoku içindeki oranı ise yüzde 62 seviyesinde. Öte yandan dış borç stokunun 30 Nisan itibariyle TL karşılığı 2 trilyon 295,2 milyar lira. Bu stokun yüzde 86’sı sabit faizli yüzde 14’ü değişken faizli.

Merkez Bankası IMF tanımlı net uluslararası rezervleri 2 Haziran haftasında 1.3 milyar dolar azaldı.

Böylece net uluslararası rezervler – 5 milyar 697 milyon dolara geriledi. Net uluslararası rezervler 18 Mayıs haftasından bu yana negatif seyrini sürdürüyor. Net rezervler 26 Nisan haftasında – 4 milyar 405 milyon dolar seviyesindeydi. 2 Haziran itibariyle net rezervlerin -5.7 milyar dolara gerilemiş olması yine 2002 yılından bu yana görülen en düşük seviyeye işaret ediyor.

Merkez Bankası’nın swap hariç net rezervi ise 26 Mayıs’taki -60.5 milyar dolardan -61.2 milyar dolara çıktı. Merkez Bankası’nın toplam rezervleri ise 2 Haziran haftasında bir önceki haftaya göre 2 milyar 28 milyon dolar artarak 100 milyar 486 milyon dolara çıktı. 2 Haziran itibarıyla Merkez Bankası brüt döviz rezervleri, 1 milyar 721 milyon dolar artışla 58 milyar 240 milyon dolara çıktı. Brüt döviz rezervleri, 26 Mayıs’ta 56 milyar 519 milyon dolar seviyesinde bulunuyordu. Söz konusu dönemde altın rezervleri de 307 milyon dolar artarak 41 milyar 939 milyon dolardan 42 milyar 246 milyon dolara yükseldi. Böylece Merkez Bankası’nın toplam rezervleri, 2 Haziran haftasında bir önceki haftaya kıyasla 2 milyar 28 milyon dolar artışla 98 milyar 458 milyon dolardan 100 milyar 486 milyon dolara çıktı.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İLGİLİ İÇERİKLER

Eskişehir sanayisinde alarm zilleri: Firmalar yatırımlarda frene bastı

ABDULLAH SÖNMEZ / ESKİŞEHİRW

Eskişehir Sanayi Odası tarafından 2025 yılında yaşanan ekonomik gelişmelerin sanayi üzerindeki etkisini ölçmek ve işletmelerin önümüzdeki dönem beklentilerini ortaya koymak amacıyla hazırlanan “Ekonomik Durum ve Beklenti Anketi” sonuçları kamuoyuyla paylaşıldı. Eskişehir sanayisinin ekonomik kırılganlıklarının derinleştiğini ve firmaların çok katmanlı risklerle karşı karşıya olduğunu gösteren anket verilerine göre mevcut tablo, finansman erişiminden arz-talep dengesine, insan kaynağından yapısal altyapıya kadar pek çok alanda bütünleşik politikalar geliştirilmesini zorunlu kılıyor. Anket sonuçlarına ilişkin değerlendirmede bulunan ESO Yönetim Kurulu Başkanı Celalettin Kesikbaş, “İş dünyamızın yaşadığı sıkışıklık ciddi boyutlara ulaşmış durumda. İç talepteki yetersizlik, dış pazarlarda daralma ve enflasyonist baskılar firmalarımızı üretim, yatırım ve ihracat kararlarında çok daha temkinli davranmaya yöneltti. Bu durum, büyüme potansiyelimizi sınırlayan önemli bir risk faktörü haline gelmiştir” ifadelerini kullandı. 

Finansmana erişim ve nakit akışı en büyük sorun

Ankete katılan firmaların yüzde 96’sında finansmana erişimde ciddi sıkıntı yaşadığının tespit edildiğini belirterek artan kredi faiz oranları ile teminat koşullarının, özellikle KOBİ ölçekli firmaların yatırım iştahını azalttığını aktaran Kesikbaş, “Bugün firmalarımız hem yatırım finansmanı hem de günlük nakit akışını yönetme konusunda ciddi zorluklarla karşı karşıya. Kısa vadeli kredilerin faiz oranlarındaki artış, şirketlerimizin finansal sürdürülebilirliğini tehdit eder hale geldi. Ayrıca, tahsilat süreçlerindeki uzamalar likidite kırılganlığını artırıyor” dedi. İhracat yapan sanayi işletmelerinin de düşük kur ve destek yetersizliklerinden olumsuz etkilendiğine dikkat çeken Kesikbaş, sözlerine şöyle devam etti:  “Katılımcıların yüzde 81’i Eximbank kredilerine erişimde problem yaşıyor. Dış ticaret politikalarındaki öngörülemezlik, firmaların risk yönetimini güçleştiriyor. Kur politikalarının ihracat gelirlerimizi enflasyon karşısında erittiğini net şekilde görüyoruz. İhracatçı firmalarımız hem rekabet gücü kaybı hem de kârlılıkta ciddi düşüş riski ile karşı karşıya. İhracatın sürdürülebilir olması için destek mekanizmalarının güçlendirilmesi gerekiyor” diye konuştu.

Yapısal sorunlar Eskişehir sanayisini zorluyor

Eskişehir’de arsa ve inşaat maliyetlerinin yüksekliği, sanayi bölgelerine ulaşım sorunları ve konut fiyatlarındaki artışın da üretim ve istihdamı zorlaştıran başlıca yapısal sorunlar olarak öne çıktığına dikkat çeken Celalettin Kesikbaş, “Sanayi bölgelerimize ulaşımda yaşanan trafik sıkıntıları, fabrika arsa fiyatlarının aşırı yükselmesi ve konut kiralarındaki artış, hem firmaların hem de çalışanların yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor. Bu sorunların çözümü, üretim kabiliyetimizi ve Eskişehir’in sanayi çekim gücünü artırmak açısından büyük önem taşıyor” ifadelerini kullandı.

“İşgücü sıkıntısı firmaların rekabet gücünü tehdit ediyor”

Anket verilerinin firmaların yeşil ve dijital dönüşüm süreçleriyle finansman ve nitelikli işgücü temininde ciddi güçlük yaşadığını da gösterdiğini açıklayan Celalettin Kesikbaş, katılımcıların yüzde 95’inin nitelikli işgücüne erişimde problem yaşadığını belirterek, “Yeşil mutabakat ve dijital dönüşüm hedefleri kapsamında ilerlemek isteyen firmalarımız, gerekli altyapı ve personel eksikliği nedeniyle ciddi zorluklarla karşılaşıyor. Kamu desteklerinin hedefli hale getirilmesi, erişilebilir sanayi alanlarının planlanması, ulaşım altyapısının güçlendirilmesi ve dijital/yeşil dönüşüm için uygun beşeri ve mali koşulların sağlanması bölgesel sanayi rekabetçiliğini artıracaktır” ifadelerini kullandı.

TÜİK açıkladı: İşsizlik martta geriledi, işsiz kişi sayısı 65 bin azaldı

Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre; 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2025 yılı mart ayında bir önceki aya göre 65 bin kişi azalarak 2 milyon 807 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,3 puan azalarak yüzde 7,9 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 6,5 iken kadınlarda yüzde 10,6 olarak tahmin edildi.

İstihdam edilenlerin sayısı 2025 yılı mart ayında bir önceki aya göre 391 bin kişi artarak 32 milyon 597 bin kişi, istihdam oranı ise 0,6 puan artarak yüzde 49,2 oldu. Bu oran erkeklerde yüzde 66,9 iken kadınlarda yüzde 31,9 olarak gerçekleşti.

İşgücüne katılma oranı yüzde 53,4 olarak gerçekleşti

İşgücü 2025 yılı mart ayında bir önceki aya göre 325 bin kişi artarak 35 milyon 404 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,4 puan artarak yüzde 53,4 olarak gerçekleşti. İşgücüne katılma oranı erkeklerde yüzde 71,6 iken kadınlarda yüzde 35,7 oldu.

Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 15,1 oldu

15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,1 puan artarak yüzde 15,1 oldu. Bu yaş grubunda işsizlik oranı; erkeklerde yüzde 11,0, kadınlarda ise yüzde 22,6 olarak tahmin edildi.

Arındırılmış haftalık ortalama fiili çalışma süresi 43,7 saat oldu

İstihdam edilenlerden referans döneminde işbaşında olanların, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış haftalık ortalama fiili çalışma süresi 2025 yılı mart ayında bir önceki aya göre 0,3 saat artarak 43,7 saat olarak gerçekleşti.

Mevsim etkisinden arındırılmış atıl işgücü oranı yüzde 28,8 oldu

Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı 2025 yılı mart ayında bir önceki aya göre 0,3 puan artarak yüzde 28,8 oldu. Zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 17,9 iken işsiz ve potansiyel işgücünün bütünleşik oranı yüzde 20,1 olarak tahmin edildi.

Nisan ayında ekonomik güven sarsıldı: Endeks yüzde 4,2 düştü

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), nisan ayına ilişkin ekonomik güven endeksi verilerini açıkladı.

Buna göre, endeks martta 100,8 iken, nisanda yüzde 4,2 azalarak 96,6 oldu. Tüketici güven endeksi, nisanda aylık bazda yüzde 2,3 azalışla 83,9'a geriledi.

Aynı dönemde reel kesim güven endeksi, yüzde 2,3 azalarak 100,8 olarak kayıtlara geçti.

Hizmet sektörü güven endeksi ise yüzde 4,3 düşüşle 109,5 oldu.

Perakende ticaret sektörü güven endeksi, yüzde 2,5 azalarak 110,6, inşaat sektörü güven endeksi ise yüzde 4,2 düşüşle 85,1 değerini aldı.

İşsizlik martta gerilediİşsizlik martta gerilediEkonomik Veriler

 

İstanbul için felaket uyarısı: Büyük depremden sonra yangınlar şehri sarabilir

BESTİ KARALAR
Ankara Günlüğü

Geçtiğimiz haftalarda komisyona sunum yapan akademisyenler, Türkiye’de dünya standartlarına uygun, “ulusal yangın veri sisteminin’ kurulmasını önerirken, İstanbul’ a dikkat çektiler. Uzmanlar yangın konusunda ise İstanbul’un büyük risk taşıdığını örnekler vererek anlattılar: “Olası 7 ve üssü bir depremde İstanbul’u depremden sonra yangın vuracak.”

Geçtiğimiz günlerde Kartalkaya Komisyonu’na sunum yapan uzmanlar, Türkiye’de dünya standartlarına yönelik bir yangın veri sistemi olmadığını aktararak şu önerileri getirdi:

■ Ulusal yangın veri sistemi kurulmalı.

■ Yangından korunma yönetmeliği geliştirilmeli.

■ İş yeri ve konutların birbirinden ayrılması sağlanmalı.

■ Yangın güvenlik sorumlusunun görevleri açık net şekilde yazılmalı.

■ Yangın laboratuvarı kurulmalı.

Akademisyenler komisyonda İstanbul’da bazı kurum ve kuruluşlarda yaptıkları incelemelerle ilgili bilgileri de paylaştılar. İnceleme yaptıkları yerlerde, «İtfaiye binaya yaklaşabiliyor mu? İtfaiye binanın çevresinde kamyonlarını kurup hortumlarını hazırlayabiliyor mu, binaya girebiliyor mu? Yangın mahalline güvenli bir şekilde ulaşabiliyor mu? Kurtarma operasyonu yürütebiliyor mu? Binadan güvenli bir şekilde çıkabilecek mi?» şeklinde sorulara cevap aradıklarını belirttiler.

“İstanbul risk altında”

Sunumlarda İstanbul’un büyük deprem riski altında olduğunu hatırlatılarak, olası 7 ve üstündeki depremde 500 doğal gaz servis kutusunun aynı anda yangın çıkarma olasılığına dikkat çekildi.

Dr. Ali Serdar Gültek’ İstanbul’da iş merkezlerinin yoğun olduğu bölgelerdeki binaların yöneticileriyle yaptıkları görüşmeleri paylaştı. Yapılarda yangın risk sistemlerinin bulunduğunu ancak idari müdür, teknik müdür ve güvenlik müdürü düzeyindeki pek çok kişinin bu sistemlerin varlığından haberdar bile olmadığını gördüklerini aktardı. Gültek, 2016’da Çalışma Bakanlığı için İstanbul Sanayi Odası 500 listesinde yer alan 60 fabrikayı incelediklerini aktararak, inceledikleri yapıların yüzde 60’ında üretimin ve depolamanın aynı çatı altında gerçekleştirildiğini böyle bir durumda yangının hızlıca diğer kısımlara yayılmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi. Uzmanlar, sadece konutlar, oteller, tarihi binalar değil, fabrikalar, endüstriyel yangınlar da ülke ekonomisine ciddi zarar verildiğine işaret edildi.

Çin, dünya buğday pazarını sarsıyorÇin, dünya buğday pazarını sarsıyorEmtia Haberleri

 

İhracatçının kârsızlıkla imtihanı ağırlaşıyorİhracatçının kârsızlıkla imtihanı ağırlaşıyorEkonomi